“Türkiye’nin geleceği madencilik ve tarımda”

Soldan Sağa İMİB YKB Rüstem Çetinkaya / TÜMAD GM Hasan Yücel

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, Türkiye’deki maden alanları ve madencilik sektörüyle ilgili bilgiler verdi. Çetinkaya, verdiği bilgilerin ardından Türkiye’nin geleceğinin madencilik ve tarımda olduğunu ifade etti.

Çanakkale Lapseki’de bulunan altın, gümüş madeni ve zenginleştirme alanında faaliyet gösteren TÜMAD Madencilik Tesisi’nde açıklamalar yapan Çetinkaya, madencilik sektörüne karşı olumsuz bir algı olduğuna ancak bu algının gerçeği yansıtmadığına dikkat çekerek, “Türkiye’de 26 milyon hektar orman alanı var. 101 bin hektar alan madenlere ruhsatlı. Yani orman alanlarının binde 3,9’u. Yangınlar nedeniyle son 12 yılda kaybedilen ormanlık alan ise 226 bin hektar. Enerji faaliyetleri için 137 bin hektar, savunma için 57 bin hektar, ulaşım için ise 52 bin hektar ormanlık alan kullanılıyor. Savunma ve enerji için kullanılan ormanlık alanlar bir daha geri döndürülemezken, madenler için ayrılan ormanlık alanlar maden sona erdiğinde rehabilite ediliyor ve doğaya geri kazandırılıyor. Madenler için kullanılan ormanlık alanlar geçicidir. Madenlerde işlemler sona erdiğinde alan doğaya geri kazandırılır, rehabilite edilir. Böyle olmasına rağmen herkes madenleri konuşuyor, madenleri suçluyor. Türkiye’de madenciliğin dünya standartlarının üzerinden en çevreci şekilde yapıldığını biliyoruz. Tüm Türkiye’ye gerçekleri göstermek istiyoruz” dedi.

“Tarım ve madencilik bu ülkenin olmazsa olmazı”

Türkiye’de tarım faaliyetlerinin dahi madene endeksli olduğuna vurgu yapan Çetinkaya, ülkenin geleceği için maden üretilmesi gerektiğini ifade etti. Madencilik faaliyetlerini sürdürürken tarım faaliyetlerini de en iyi şekilde yapabileceklerine dikkat çeken Çetinkaya, bu konuda tarım sektörü oyuncularının desteğini beklediğini belirterek, “Gübre için ihtiyaç duyulan sodyum, fosfat, potasyumdur. Ancak yeterli üretim yok. Türkiye’nin gübre ihtiyacını karşılayabilmek için şu anda yapılan madencilik faaliyetinin 10 katı kadar fazla çalışmak zorundayız. Türkiye, maden ihtiyacını karşılamak adına yıllık 35-40 milyar dolarlık ithalat yapmak zorunda kalıyor. Türkiye’nin sanayisi ve tarımı için madenleri çalıştırmak zorundayız. Tarım ve madenciliği birbirinden ayırmadan ‘bu ülkenin olmazsa olmazı tarım ve madenciliktir’ diyoruz. Tarım sektöründen de aynı cümleleri dile getirmesini, aynı empatiyi kurmasını bekliyoruz. Çünkü biz tarımı vazgeçilmez görürken, aynı şekilde madenciliğin de görülmesini talep ediyoruz” diye konuştu.

“Potansiyelimizi kullanabilirsek maden ihracatını 30 milyar dolar seviyesine çekebiliriz”

Çetinkaya, madencilik zengini ülkelerin gayri safi milli hasıladan aldığı paya değinerek Türkiye’nin dünyada bulunan 90 maden tipinden 80’ine sahip olmasına rağmen bu payın olması gereken düzeyde olmadığını söyledi. Türkiye’de madenciliğin gayri safi milli hasıladan aldığı payın %7 seviyelerine çekilmesi durumunda ihracatın 30 milyar dolara çıkabileceğini ifade eden Çetinkaya, “Aslında madencilik zengini bir ülkeyiz. Türkiye’de madenciliğin toplam gayri safi milli hasıladan aldığı pay yüzde 1,3. Fakat madencilik varlığı yüksek, madencilik zengini ülkelerin gayri safi milli hasıladan aldığı pay ortalama yüzde 7’dir. Yıllar içinde değişmekle birlikte Çin’in yüzde 23, Rusya’nın yüzde 7, Avustralya’nın yüzde 9, ABD’nin yüzde 7, Kanada’nın yüzde 5’dir. Türkiye 6 milyar dolarlık maden ihracatı yapıyor. Eğer potansiyelimizi kullanabilirsek ve madenciliğin gayri safi milli hasıladan aldığı payı dünya ortalaması olan yüzde 7 seviyelerine çekebilirsek, bir anda ihracatımızı 30 milyar dolara çıkarabiliriz. 30 milyar dolarlık ihracatla Türkiye’de en çok ihracat yapan sektör oluruz. Ve bu neredeyse yüzde 100 katma değerli ihracat anlamına gelir. İthalatı olmayan bir ihracattan bahsediyoruz. En önemli noktalardan biri de hammadde anlamında bağımsızlığımızı yakalayabiliriz. Tarımda ve madende hammadde bağımsızlığı şarttır” şeklinde konuştu.

“Türkiye’nin altın konusunda açığı var”

Etkinlikte bulunan TÜMAD Entegre Yönetim Sistemleri ve Sürdürülebilirlik Müdürü Bilge Küçükaytan da TÜMAD Madencilik tesisinde altın dore dökümü yapılmasının ardından konuşma yaptı. Açıklamasında Türkiye’de altın madenciliği ile ilgili bazı yanlış bilgilerin yayıldığını belirten Küçükaytan, “Altın madenciliğinden elde edilen gelirin büyük kısmının madenciye kaldığı söylenir. Ancak tüm işlemler açık ve nettir. Üretilen altının yaklaşık yüzde 55’i maliyettir. Yüzde 30’luk kısmı da vergi olarak devlete ödenir. Lapseki altın madeninde 2019’dan bugüne kadar ödenen devlet hakkı 280 milyon TL’dir. Ürettiğimiz her altın Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından satın alınıyor. Altının farklı bir yere satılması ya da gönderilmesi mümkün değildir. Tüm işlemler kayıtlıdır. Türkiye’nin altın konusunda açığı var. Türkiye yılda ortalama 40 ton altın üretiyor. İthal edilen altın miktarı ise yaklaşık 160 tondur. Altın ithalatı için harcanan miktar ise yaklaşık 10 milyar dolardır” dedi.

“Denetimler haricinde EBRD’nin de takibindeyiz”

TÜMAD’ın Lapseki’de bulunan altın madeninin Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (EBRD) kredi kullandığına dikkat çeken Küçükaytan, “EBRD, bir kredi kullandırırken her şeyi en ince ayrıntısına kadar inceler. Çevresel etkisinden, madenin etrafında yaşayan insanların ekonomik durumuna kadar her şeyi mercek altına alır. En ufak bir olumsuzluk olduğunda dahi hesap sorar. EBRD ile imzaladığımız anlaşmaya göre istihdam edileceklerin çok büyük bir kısmı çevre bölgelerden yapılmak zorundadır. Bununla da bitmez altın madeni faaliyetlerinin sona ermesinden sonra çevre halkının mağdur olmamasını garanti etmemizi ister. Madencilik faaliyeti neticesinde oluşacak tozdan, bölgedeki tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilirliğine kadar her şeyi rapor ediyoruz. Bizim dışımızda nedenlerden dolayı bölgedeki toz oranı artsa dahi, toz oranı düşene kadar işletmemizdeki çalışmalarımızı durdururuz. Hatta bölgedeki bir çiftçinin yaptığı keçi satışı sonrasında keçi varlığının bir anda 200 adet düşmesi sonrasında EBRD bizimle temasa geçti. Nedenini sordu. Tüm denetimler haricinde EBRD’nin takibindeyiz aslında” diye konuştu. Küçükaytan konuşmasının devamında aldıkları Uluslararası Siyanür Kodu (ICMC) ile dünyanın en güvenli maden sahalarından birisi olduklarını belirterek, “Tesislerimizi inceleyen yetkililer standartların çok üzerinde bir üretim yaptığımızı teyit etti” ifadelerini kullandı.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

scroll to top