Madencilik sektöründe yeni fırsatları gözeten Türkiye, sektörde dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yerini korumayı devam ediyor. Türkiye’nin madencilik sektöründe hem altyapısının hem de potansiyelinin çok yüksek olduğunu ifade eden İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Üyesi Funda Bekişoğlu, “Gerekli destek verilirse sektörün yıllık ihracatı 7 milyar dolardan, 30 milyar dolara çıkabilir” dedi.
Türkiye maden rezerviyle dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyor. Sektörü daha doğru anlaşılır ve bu yönde gelişmeler devam ederse, Türkiye’nin döviz açığını kapatmada önemli faydalar sağlayabilir. Madencilik sektörü hakkında değerlendirmelerde bulunan İMİB Yönetim Kurulu Üyesi Funda Bekişoğlu; Türkiye’nin en büyük pazarı olan Çin’deki daralmaya karşın sektörün ilk 5 ayda 2,76 milyar dolar ihracata ulaştığını söyledi. Maden sektörünün esneklik kabiliyetinin yüksek olduğunu ve azalan blok doğal taş ihracatını, işlenmiş üründeki artışla telafi ettiğini kaydeden Bekişoğlu, gerekli destekleri almaları halinde sektörün önünün çok açık olduğunu ifade etti.
“Maden sektörü olarak kendimizi, topluma anlatabilmemiz çok önemli”
Gerekli desteğin sağlanmasıyla madencilik sektörünün şuan ki hacmini katlayabileceğine değinen Funda Bekişoğlu, “Bu yıl ihracat hedefimiz 7 milyar dolar ancak maden sektörünün potansiyeli bunun çok ötesinde. Sektörün sorunlarının çözümüne yönelik adımlar madenciliğin desteklenmesi ile bu hedefler 25-30 milyar dolarlara çıkabilir. Pazarlanabilir ürünlere marka değeri yaratıp, sürdürülebilir üretim ile pazar ağımızı geliştirerek bu hedeflere ulaşabiliriz. Bu noktada maden sektörü olarak kendimizi, topluma ve devlete anlatabilmemiz çok önemli. Bireylere doğru bakış açısını, elindekilerin nereden geldiğini anlatabilirsek bu hedefleri çok net bir şekilde görebileceğimize inanıyorum” dedi.
“Maden doğanın bize bir lütfu, yaşam tarzımızın temel taşı”
Kamuoyundaki maden ve madencilik algısının değişmesi için İMİB olarak ellerinden geleni yapacaklarını belirten Funda Bekişoğlu, “Maden sektörü doğada kirlilik olarak görülüyor, ancak maden doğanın bize bir lütfu, yaşam tarzımızın temel taşı. Türkiye, maden çeşitliliğiyle dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyor. Doğal taş, maden cevheri ve endüstriyel mineral açısından zengin bir ülkeyiz. Çevreye en duyarlı ve en verimli şekilde bu zenginliği kullanarak yaşam tarzımızı koruyacak ürünler geliştirmeye yönelik, yurt dışında sürdürülebilir bir ihracat için yeni teşvikler oluşturmamız gerekiyor. Türkiye böylelikle zenginleşir, ithalata bağımlılığı azalır. Madencilik, döviz açığının kapanmasında çok büyük bir konumda olurken, ekonominin ve sanayinin sürdürülebilirliği açısından da çok önemli bir rol de üstleniyor” dedi.
Ruhsat başvurularının azalması maden sektörünün geleceğini etkiliyor
Maden alanlarında ruhsat alma süreçlerinin ve bu yöndeki başvuruların azaldığına dikkat çeken Bekişoğlu, “İşletme izinlerinin yavaşlamasının gelecekte Türk madenciliğinin gelişmesine neden olacak. Madencilik sektörüne giriş yaparken yüksek miktarlarda başlangıç sermeyesi ve yatırım çalışması gerekiyor. Bürokratik aşamaların yavaşlığı ise bu süreci olumsuz bir şekilde etkiliyor” dedi.
“Bölge ayırmaksızın yatırımcıya teşvik verilmesi gerekiyor”
Dünya geneli artan enflasyondan kaynaklı olarak, Amerika’ya 1400 dolar seviyesinde konteynır gönderirken şu anda bu rakamın 10 bin dolara yaklaştığını söyleyen Bekişoğlu, “Yatırımının ve sürdürülebilir maliyetin yüksek, geri dönüşün geç olduğu bir sektörde faaliyet gösteriyoruz. Bu yüzden devletimizin bölge ayırmaksızın yatırımcıya teşvik vermesi gerekiyor. Arama ve işletme izinlerimizin de çok daha kısa sürelerde çözülmesi bizim için çok önemli. Bürokrasi içerisinde yoğuruluyoruz ve her noktada potansiyel bir sorun çıkma ihtimali var. Bu bürokrasiyi doğru bir sentezle kısaltmak, maden sektörünün ilerlemesinde çok ciddi faydalar sağlanmasının önünü açacaktır” açıklamalarını yaptı.