Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan ve geçen sürede tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19, tüm sektörleri alt üst etti. Bu bağlamda Çin, ABD, İtalya gibi ülkere önemli miktarda ihracat yapan madencilik sektörü de yaşanan gelişmeler nedeniyle derinden sarsıldı. Madencilik sektörü ile ilgili yaşanan son gelişmeleri ve sektörün geleceğini İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer ile konuştuk
Öncelikle 2019 yılını sektör açısından genel olarak yorumlar mısınız? Madenciler nasıl bir 2019 geçirdi?
Maden, diğer tüm sektörlere hammadde üretmesiyle iç pazarda 40 milyar dolara yakın bir değer oluşumuna katkıda bulunan stratejik sektörlerden biridir. Doğrudan 150 bin dolaylı olarak da 2 milyon kişiye istihdam olanağı sunan sektörümüz, 2019’u 4,3 milyar dolarlık ihracatla kapattı. Buna karşılık 6,47 milyar dolarlık bir ithalatımız söz konusu.
İthalat ve ihracat arasındaki bu fark, üzerinde politikalar geliştirilmesi gereken bir konu başlığını oluşturuyor; çünkü Türkiye yer altı kaynakları bakımından son derece zengin bir ülke. Dünyada üretimi yapılan 90 maden türünün 80’i Türkiye’de bulunmakta. Yanı sıra 650 renk ve desende mermere sahip bir ülkeyiz, doğal taş çeşitliliğimiz ise tür bakımından 150’yi aşkın.
İthalatın azalmasını sağlamak için yapılması gereken tek şey milli madenlerimizi daha fazla üretmek ve yeryüzüne çıkartmak. Türkiye’nin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’da (GSYİH) madenciliğin payı yüzde 1,3. Bu pay Çin’de yüzde 8,5, Avusturalya’da yüzde 6,5, ABD’de yüzde 5, Almanya’da yüzde 4, Kanada’da yüzde 4 şeklinde. Ülke olarak orta vadede Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’dan aldığımız payın yüzde 3’ün üzerine çıkmasını istiyoruz. Enerji ve Tabi Kaynakları Bakanlığımız ile diğer ilgili kurumlar da bizimle aynı isteği paylaşmaktalar. Bu son derece sevindirici bir durum, uluslararası niteliklere haiz, daha çok üretim yapan, bunu gerçekleştirirken sürdürülebilir çevreye katkı sunan bir maden sektörü için birlikte hareket ediyor ve buradaki işbirliğinin kapsamının genişlemesiyle gelecekte yine 5 milyar doları aşan ihracat rakamlarına ulaşacağımıza inanıyoruz. Aynı oranda ithalatımızın da azalacağını düşünüyoruz.
Bildiğiniz gibi Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan Koronavirüs geçen süre içinde tüm dünyayı etkisi altına aldı ve durum ciddileşerek sürmeye devam ediyor. Madencilik sektörü de bu durumdan çok etkilendi. Fuarlar ertelendi. Bu bağlamda Koronavirüs’ün kısa ve uzun vadede sektöre etkileri hakkında detaylı bilgi verir misiniz?
Maden sektörü olarak 2019’u 4,3 milyar dolarlık ihracatla bitirdik. Doğal taşın bu rakam içindeki payı ise 1,864 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu detay son derece önemli; çünkü Koronavirüs (Covid-19) salgınından ilk etkilenen maden sektörünün en büyük pazarı yüzde 31’lik ihracat payı ile Çin. Sektör olarak bu ülkeye ihracatımız 2019’da 1,34 milyar dolar olarak gerçekleşti ve bunun 695 milyon dolarını doğal taşlar oluşturdu. Mart ayında Çin’e gerçekleştirilen doğal taş ihracatında geçen yılın aynı dönemine göre yaşanan düşüş yüzde 68,29’a ulaşmış durumda. Türkiye’nin blok doğal taş ihracatında Çin’e alternatif bir ülke bulunmamakta.
Bugün 197 ülkede Türk madeni kullanılmaktadır. En çok ihracat yapılan ilk beş ülke sırasıyla Çin Halk Cumhuriyeti, ABD, Belçika, İspanya ve İtalya’dır. Her ne kadar sektördeki ilk daralmayı Çin üzerinden ve daha çok doğal taş tarafında yaşasak da, bugün durum bütün maden türü ihracatımızı etkileyen bir noktaya taşındı. Çünkü Çin’de başlayıp bütün dünyaya yayılan salgın, sadece sınırları kapatıp ticareti ağırlaştırmakla kalmadı; ekonomide yavaşlama, fabrikaların üretime ara vermesi gibi pek çok başka etken ile sektöre ciddi bir darbe vurdu. İnsanların sağlığı, dünyanın güvenliği ve geleceğimiz bizim önceliğimiz. Arzumuz, en kısa zamanda salgının kontrol altına alınması, hızla yaraların sarılması ve dünya ekonomisinin toparlanma ve büyüme trendine girmesi.
Sorunun son bölümüne gelecek olursak. Çin’de salgının boyutunun büyümesi, 25 Ocak tarihi itibariyle insanların evlerinde karantinaya alınıp şehirlerarası yolculukların yasaklanmasıyla birlikte ihracatımızdan yüzde 31’lik pay alan Çin’i günlük olarak takibe aldık. Çin ve diğer ülkelerle ihracatımızdaki düşüşün sektörümüz üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi adına ilk andan itibaren ilgili bakanlık ve kurumlarla yakın temasla çalıştık. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak, Covid-19 salgını nedeniyle zor süreçler yaşayan maden sektörünün mücbir sebep hükümlerinden faydalanacağını açıkladı. Maden sektörü olarak; istihdamı koruyup ayakta kalmamız için verilen desteği çok önemsiyoruz. Bu zorlu süreçte ihracatçıların yanında olan, istihdam dostu politikalar geliştiren Hazine ve Maliye Bakanlığı başta olmak üzere bütün ilgili kurum ve kuruluşlara teşekkür ederiz.
Aynı şekilde Eximbank tarafında da sektörümüz için sevindirici yeni kararlar alındı. Biz salgından etkilendiğimiz ilk andan itibaren, Türk ihracatçısının yanında olan Eximbank’ın kredi ödemelerinde düzenleme yapılması gerekliliğini yüksek sesle dile getirdik. Eximbank’ın kredi geri ödemelerini talepler doğrultusunda yeniden yapılandırıp 3 ile 6 aya kadar uzatılabileceğine yönelik kararı ve faiz ödemelerinde de altı aylık bir ertelemeye gitmesi sevindirici ve umut verici gelişmelerdir.
Bütün bu düzenlemeler sektöre 2-3 aylık zaman kazandırmıştır. O zamana kadar salgının kontrol altına alınıp gerilemeye başlaması halinde ticari faaliyetler başlayacağı ve çok yoğun bir talep birikimi olacağı için kademeli olarak toparlanma yaşanmasını bekliyoruz. Koronavirüs salgınından ötürü bu yıl için projeksiyonumuzda da değişikliğe gittik. Büyümekten ziyade istihdamı korumak, firmaların ekonomik olarak devamlılığını sağlamak, sektörün üretimini kademeli olarak arttırmak temel stratejimizi oluşturmakla birlikte 2021 için de çalışmaya başladık.
Coronavirüsü Çin ile olan ihracatı derinden etkiledi. Bu bağlamda sektör oyuncuları yeni pazarlara yöneldi mi? Bu konuda bir çalışma yapıldı mı?
Aslında maden tarafında hazırladığımız projeksiyonlar 2020 yılının 2019’dan daha umut verici geçeceğini gösteriyordu bizlere. Nedeni ise Türkiye’nin açıkladığı yüzde 5’lik büyüme hedefi, çıkması beklenen yeni maden yasası ve dünya ekonomisinde yaşanan hareketlenme idi. Bu açıdan bakıldığında aslında 2020’ye çok iyi bir giriş yaptık. 2020 Ocak ayı ihracatımız 330 milyon dolar olarak gerçekleşti ve geçen yılın aynı dönemine göre yaşanan artış yüzde 8,6’ydı. Ancak Türkiye’nin en büyük pazarı Çin’de ortaya çıkan ve bütün dünyaya yayılan, büyük acıların yaşanmasına neden olan koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkisini Şubat ayı ile birlikte net olarak görmeye başladık. En büyük daralmayı Çin pazarında yaşamakla birlikte, şu andaki önceliğimiz salgının yayılımı ile mücadele, bunu yaparken yanı sıra maden üretim tesislerimizin sonraki süreçte oluşacak talep artışlarına cevap verecek şekilde hazır olmasını sağlamak.
İnsan hayatında derin izler bırakan salgın, ekonomide de genel anlamda yavaşlamalara neden oldu. Bütün sektörler yüzdelikleri değişmekle birlikte salgından etkilendiler. Ve hiç kuşkusuz salgın bittiği zaman birden bire toparlanma anlamında bir sıçrama yaşanmayacak, sektörlerin tekrar eski seviyelerine kavuşması zaman alacak.
Bu olduğunda hedefimiz mevcut pazarlardaki etkinliğimizde önce eski seviyelere ulaşmak. Yanı sıra yeni pazarlara giriş yaparak dijital satış ve tanıtım kanallarının etkinliğini arttıracak daha kapsamlı projeler oluşturmak ve bütün üyelerimizi bu iş yapma modelinin bir parçası haline getirerek yine 5 milyar dolar ihracat seviyesine çıkmanın yolunu oluşturmayı hedefliyoruz.
Dünya bu virüsü bir şekilde atlatacaktır. Peki, bundan sonrası için maden sektörü bu ve buna benzer kriz dönemlerini daha az zararla atlatmak için bir çalışma yapacak mı?
Bu salgın bütün sektörlerde üretim, yönetim ve denetim sistemlerinde hızlı değişimlere neden olacaktır. Robotlu otomasyon sistemleri, uzaktan üretim takip yazılımları, dijital pazarlama çalışmaları, sanal fuarcılık faaliyetleri herkesin iş kollarının dinamiklerine göre ekleyeceği, yararlanacağı ve yöneleceği alanlar olarak duruyor. Dünyaya hakim olmaya başlayan bu yeni üretim model ve sistemlerden sektör olarak daha fazla faydalanacağız; çünkü artık kapı açılmıştır ve bunu görmezden gelmek kabul edilebilir strateji olmaktan çıkmıştır.
Aslında şu anda Türk maden sektörü güçlü ve teknolojik bir alt yapıya sahip; salgının kontrol altına alınması ve hayatın eski ritmine kavuşmaya başlamasıyla birlikte üretim tarafında biriken talebe hızla cevap verme kapasitesi var. Elbette bu bugünden oluşturulan strateji ile mümkün. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği olarak bu süreci hem çalışanlarımızın sağlığını gözeterek hem de ülkemizin geleceğini gözeterek projelendirdik. Pazarlarımızla bağlantımız dijital alt üzerinden devam etmekte, aynı şekilde tanıtım çalışmaları da bu kanallar üzerinden yürütülmekte. Yanı sıra gelecek dönemler için oluşacak talepleri karşılayacak şekilde üretim tesislerimizin organize olmasının formüllerini geliştiriyoruz.
ABD-İran Türkiye-Suriye gerilimleri ve sonrasında Koronavirüs ile krizlerle dolu bir 2020’ye adım attık. 2020’nin devamında ne gibi öngörüleriniz var? Maden sektörünü nasıl bir 2020 bekliyor?
2020 aslında maden sektörü için iyi başladı. Öyle de devam etmesini bekliyorduk. Çıkmasını beklediğimiz yeni maden yasasının sektöre getireceği dinamizm, yine hem Türkiye’de hem de dünyada ekonomilerin büyümesine ilişkin beklentiler bizleri umutlandırıyordu. Koronavirüs (Kovid-19) salgını ile sadece biz de değil bütün sektörlerde beklentileri, hedefleri alt üst etti. Bütün stratejimiz; maden sektöründe istihdamı korumak, sektörün ayakta kalmasını sağlamak, 197 ülke pazarımızı kaybetmemek, üretim tarafında oluşacak talep yoğunluğuna hızla cevap vermek üzerine kurulu. Hedefimiz sektör olarak kayıplarımızı en az seviyede tutmak, bunu yaparken de 2021’i nasıl daha verimli geçirebiliriz, bunun yol haritasını oluşturmak.