Tüprag’ın madencilik sektöründeki kadın çalışan sayısı artıyor

Tüprag, Türkiye’nin ilk kadın yeraltı vardiya amiri, ilk ve tek kadın kaya kamyonu operatörü ile jeoloji ve maden mühendisleriyle yetenek havuzunu geliştiren önemli maden işletmelerinden biri olduğunu bildirdi.

Tüprag’ın kadın emekçileri, geleneksel kalıplar ve ön yargılara meydan okuyarak tüm zorlukların üstesinden geliyor. Tüm lokasyonlardaki kadın çalışan sayısında 2020 yılından bu yana yüzde 41,5 oranında artış gerçekleştiren Tüprag, yüzde 7,2 düzeyinde kadın çalışan oranıyla çalışmalarını yürütüyor. Tüprag, kadın istihdam oranıyla madencilik sektöründe de öncü öncü firmalardan biri olarak görülüyor. Erkek egemen sektörlerden biri olan madencilik alanında istihdam ettiği kadın çalışanlarla fırsat eşitliğini benimseyen Tüprag, alışılagelmişin aksine iş gücü çeşitliliğinin bir parçası olan kadın emeğini madencilik kültürünün önemli bir parçası haline getiriyor.

“Şunu çok iyi biliyoruz ki sürdürülebilir kalkınma ancak kadınlarımızla mümkün olabilir”

Efemçukuru Altın Madeni İşletmesi Genel Müdür Yardımcısı Onur Demir, 2012 yılında yüzde 47 olan yerel istihdam oranının 2022’de yüzde 56’ya yükseldiğine işaret etti. Demir, söz konusu rakam içinde 15 olan mavi yaka çalışan sayısının 2022 yılında 165’e yükseldiğini belirterek, yerel istihdam politikası çerçevesinde şirket çalışanlarının yüzde 56’sının bölge insanından oluştuğunu bildirdi. Demir, özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda hassasiyet gösterdiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti: “Şunu çok iyi biliyoruz ki sürdürülebilir kalkınma ancak kadınlarımızla mümkün olabilir. Toplumsal kalkınma için de eğitim olmazsa olmazdır. Özellikle kız çocuklarının eğitimine destek olduk, meslek sahibi olmalarına vesile olarak her birinin yaşadığı bölgede rol model olmalarını sağladık. 2005 yılında Efemçukuru Köyü’nün eğitim düzeyi istatistiğine baktığımızda lise mezunu yalnızca bir kişinin olduğunu kaydetmiştik, şimdi ise 88 lise, 16 üniversite mezunumuz var. Bunlardan 13’ü şirketimizde istihdam edildi. Bu sayının 12’sini kız çocuklarımız oluşturuyor. Bu, çok gurur verici bir tablo” dedi.

“Sürdürülebilir kalkınma ancak kadınlarımızla mümkün olabilir”

Tüprag’da bölüm asistanı, yönetici sekreteri olarak mesleğe başladıktan sonra maden mühendisi olmaya karar veren ve Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümünü başarıyla bitiren Gülsüm Demir de (34) 2017 yılında bu yana Türkiye’nin ilk kadın vardiya amiri olarak yaklaşık 11 yıldır bu sektörde yer alıyor. Gülsüm Demir, “Sürdürülebilir kalkınma ancak kadınlarımızla mümkün olabilir. Sadece madencilik alanında değil, tüm sektörlerde kadın popülasyonunu artırmamız gerekiyor ” sözleriyle sektördeki kadın varlığına dikkat çekiyor. Tüprag vardiya amiri Gülsüm Demir, ataerkil bir toplumda erkek egemen bir iş kolunda görev yaptıklarını belirtti. Gülsüm Demir, “”Kadınların her sektörde daha disiplinli ve özverili çalıştığı kanaatindeyim. Ülkemizde cinsiyete göre meslek yok artık, kadınlar her alanda olmalı. Ailede düzeni sağlayan kadınların fırsat verildiğinde çevresini ve işini başarılı bir şekilde organize ettiğini görmekteyiz. Riskli sektörlerden biri olsa da Tüprag’da iş güvenliği konusunda hiçbir zaman tavizin verilmemesi, belirli kalite ve standartların altına düşülmemesi ile çalışanlarla kurulan diyalog sayesinde mesleğimi icra etmekten mutluluk duyuyorum” sözlerini kaydetti.

Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği eğitiminin ardından 5 yılı aşkın süredir maden jeoloğu olarak iş güvenliği ve çevre politikalarının uygulanması çerçevesinde yeraltı operasyonlarında cevher kontrol ve sondaj programını aktif olarak yürüten Leyla Kılıç ise (30) sektördeki işveren firmaların personel alımı yaparken, doğrudan belirtmese bile dolaylı olarak kadınları eleyerek sistemin dışında tuttuğunu belirtti.

“Ülkemin yeraltı zenginliklerini yine bu ülkenin hizmetine sunmak zorundayım”

Tüprag Efemçukuru Altın Madeni yeraltı vardiya amiri Ayşegül Çoban Beşir de kurumların iş kültürünün, çalışan psikolojisini ve verimini belirlemede önemli bir kriter olduğunu vurgulayarak değerlendirmelerde bulundu. Ayşegül Çoban Beşir, “Maden mühendisliğinin erkek egemen bir meslek olduğu aşikâr ancak bağlı bulunduğunuz kurum ve bu kurumun kültürü kadın çalışan nezdinde bir ön yargı ve direnç göstermiyorsa erkek egemen bir durum da söz konusu olmuyor. İnsanı, bilgi ve birikimi önceleyen bir kurum bünyesinde erkek ya da kadın olmanın farkı yok. Kurumumuzun çalışanlarını kadın ya da erkek olarak değil de işinde yetkin mühendisler olarak değerlendirmesi ve gelişime her zaman açık olması bize kariyer anlamında daha özgür bir çalışma alanı sağlamaktadır. ‘Kadın başına ne işin var yerin metrelerce altında’ söylemleri pek çok kadın meslektaşımın karşılaştığı durumlar. Bu tepkilere cevabım; bir maden mühendisi olarak yerin altı ya da üstü fark etmeksizin ülkemin yeraltı zenginliklerini yine bu ülkenin hizmetine sunmak zorundayım” dedi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

scroll to top