İş makinesi sektörü 2024 yılını rekorla kapatırken, 2025’e yeni bir rekorla başladı

Türkiye iş makineleri sektörü, 2024’ü rekorla kapatırken, 2025 yılına güçlü bir başlangıç yaptı. İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Akgün, Türkiye iş makinesi sektörünün 2024 yılını 14.767 adet satış adediyle rekorla kapattığını ve 2025 Ocak ayında da 1.352 adet satışla yeni bir rekor kırdığını söyledi. Akgün, makine tercihleri, elektrikli iş makineleri ve yakıt teknolojileri olmak üzere iş makinesi sektöründe yaşanan tüm gelişmelerle ilgili Makina Market’e önemli açıklamalarda bulundu.

Pandemiden sonraki yıllarda iş makineler sektörü satış rekorları kırdı ve kırmaya devam ediyor. Sizce bunun sebebi nedir?

Hem dünyada hem de Türkiye’de iş makinesi olarak tanımladığımız toprak hareketi yapan makinelerin yaklaşık yüzde 70’i, dünyada ve Türkiye’de ekskavatör olarak öne çıkıyor. Türkiye’deki ekonomik koşulların çok sık değişmesinden dolayı dalgalanmalar olmakla birlikte sektör normalinin aslında ekskavatör için 3 bin civarlarında gerçekleşmesi gerekiyordu. Fakat özellikle geçtiğimiz sene 5 bini geçen satış adetlerine ulaştık. Hatta mini ekskavatör ürün grubunda yaklaşık 1800 satış adetlerine ulaşıldı. Yani mini ekskavatör ürün grubu da satışlara dahil olunca, 3 bin 500 olan makine satışı, 7 binin üzerine çıktı. Bu durumda makine sektörü, yüzde 100 artış göstermiş oldu.

Nadir AKGÜN -İMDER Yönetim Kurulu Başkanı

Makine satışlarının beklentilerden fazla olmasında hangi faktörler etkili oldu?

Bu artışın birçok nedeni var. Pandemi sırasında ertelenen talepler, bu etkenlerden biri olarak gösterilebilir. Maalesef 6 Şubat’ta yaşanan depremden dolayı hasar gören bölgede yüz binlerce konutun tekrar yapılması gerekiyor. Bu konu, özellikle orta sınıf dediğimiz 20, 30 ve 35 ton sınıfı ekskavatör pazarını çok etkiledi. Kazıcı yükleyici ve teleskopik yükleyici ürün grupları ise 500 adetlerden çok kısa sürede 1000 adetleri geçti. Yani iki katına çıktı. İş makineleri sektörü, aynı zamanda döviz kuruna da çok bağlı. Özellikle leasing firmalarının iş makinelerine çok olumlu bakmasıyla, iş makinesi satın almak isteyenlerin çok kötü bilançoları yoksa kesinlikle krediye ulaşabiliyorlar. Leasing avantajlarından yararlanarak makine satın alabiliyorlar. Ayrıca para politikalarının sonucunda kurdaki minimal seviyedeki artış, yatırım malı olarak görülebilecek ürünlerin TL bazında değerlerinin çok avantajlı olması sonucunu doğuruyor. Dolayısıyla iş makineleri bir yatırım aracı olarak görülmeye başlıyor. Eskiden sadece proje alan, ihtiyacı olan ya da iş makinesini yenilemek isteyenler, bu yatırımı yapıyordu. Şimdi ev alır gibi iş makinesi satın alınıyor. Bu da artıştaki diğer neden olarak gösterilebilir. Tüm bu nedenler birleştiğinde iş makineleri sektöründe 2023 yılında büyük bir sıçrama gördük. 2023’te ayrıca Stage III’ten Stage V’e geçiş dönemi vardı. O dönemdeki fiyatlarda dünya çapında çok büyük artış oldu. Stage V motorlu makinelerin maliyetleri çok arttı. Bu artışı yaşamamak isteyenlerin yatırımları da bu sıçramayı tetikledi.

Türkiye’deki iş makinesi satış rakamlarının artmasında Çin’in etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya çapında Çin pazarındaki düşüşün sonucunda, Çinli üreticiler kendilerine üretim kapasitelerini akıtacak bir alan bulma ihtiyacını ortaya koydu. Bu doğrultuda iş makinesi pazarı bir milyon 300 bin adetlere kadar çıktı. Bunun sonunda dünya pazarında Çin’in payı 400 bin adetlere ulaştı. Bu yükselmenin sonucunda Çin pazarının payı tekrar 170 bin adede geriledi. Çin, kendi iç pazarında 400 bin adet satış rakamına ulaştı. Fakat üretim kapasitesi olarak yaklaşık bunun iki katına sahip. Burada üretim kapasitelerini aktarmak istedikleri ülke aradılar. Bunun sonucunda Türkiye de bu ülkelerden biri oldu. Dolayısıyla sadece Çin pazarındaki bu kapasitenin artmasından kaynaklanan bir pazar büyüklüğü de yaşadık. Anlattığım nedenler bir araya gelince korkunç bir büyüklük oluştu. 2024’te dernek yönetim kurulu olarak toplantılar yaptık. 2024 yılında yumuşak iniş yaşayabileceğimizi (Yüzde 15) düşünüyorduk. Fakat veriler öyle göstermiyor. 2024 yılında 14.767 satış rakamına ulaştık. Neredeyse pazar aynı büyüklükte devam etti. Tabii ki marka bazındaki verileri biz bilmiyoruz. Fakat pazarın büyüklüğüne ilişkin dernekten veriler yayınlanıyor. Sonuç olarak 2024’ü beklentilerimizin üzerinde tamamladık. Bu doğrultuda 2025 yılına da rekorla başladık. Ocak ayında 1.352 adet satış gerçekleşti.

Makine tercihleri değişiyor; buna neler etken oluyor?

Son dönemde popülerliği artan bir ürün grubu dikkat çekiyor. Telehandler, iki ana çalışma grubuna hitap ediyor: İnşaat ve tarım. Tarım alanında birçok işi yapabiliyorlar. Çok avantajlılar. Fakat telehandler satışlarının artmasındaki ana sebep deprem bölgesi. Deprem bölgesindeki inşaat malzemelerinin taşınması gibi nedenlerden oldukça fayda sağlıyorlar. Ekskavatöre de büyüklük bazında baktığımızda, 45 ton üstünde çok büyük bir büyüme yok. Esas büyüme orta sınıfta, yani 20, 30 ve 35 ton sınıfında çok büyük bir büyüme var. Bunun yine bir nedeni deprem bölgesindeki ihtiyaçlar. Diğer büyüme nedeni ise Çin merkezli üreticilerin bu alanda kuvvetli olması. Yani bu makineleri getirmek istiyorlar. Makineyi de iyi finansman araçlarıyla ve uygun fiyatlarla pazara sundukları zaman bu alan büyüyor. Aslında çok hızlı büyümeler, beraberinde çok hızlı küçülmeleri getiriyor. Fakat biz mevcut durumda Türkiye’de çok büyük bir düşüş beklemiyoruz.

Pazardaki beklentiler ve 2025 yılı değerlendirmesi yapar mısınız?

Orta sınıf ekskavatör ve telehandler modellerine olan talep, deprem bölgesindeki üretimlerin azalmasıyla biraz azalabilir. Fakat 2025 yılı sonuna ilişkin çok fazla düşüş görmüyoruz. Çünkü kur hala çok avantajlı. Üretim maliyetleri işçilik olarak artış gösterse de genele baktığımızda iş makineleri hala avantajlı bir konumda. İş makineleri finansörleri açısından da işlerin kapsamı çok yüksek. Bunların da etkisiyle yakın vadede büyük bir kriz ve düşüş beklemiyoruz. Sadece yüzde 10 civarında bir düşüş olabilir ya da dediğim gibi bu oran aynı da kalabilir. Türkiye ekonomisi ve göstergeleri yıl içinde çok kez değişebiliyor. Bazen yıl içerisinde durgunluk dönemine giriyoruz. Sonrasında çok fazla talep görebiliyoruz. Bizim öngörümüz mevcut gidişata baktığımızda aynı kalır yönünde.

İş makinelerinde ikinci el hakkında neler düşünüyorsunuz?

İş makinesi sektörünün, otomotivdeki gibi yeni gelişmeleri takip etmesinde fayda var. İş makinelerinin egzoz ve emisyon normundaki değişikliği göz önünde bulundurarak doğayı koruma açısından bizlerin de önem vermesi gerekiyor. Hem oniks hem karbon bileşenleri açısından ülkemizdeki Stage V makineler, Avrupa ve Amerika ile aynı seviyede. Bu değişimin önünü açarak çok eski makineleri kullanmaktan kaçınmakta fayda görüyoruz.

Elektrikli iş makineleri alanındaki gelişmeler ne durumda?

Bir elektrikli aracın, içten yanmalı motorlara kıyasla verimli ve size çok kazandırması gerekiyor. Yani kinetik enerjiyi akünün içine dolduracak bir fırsatı olması lazım. İş makineleri alanı için en iyi fırsat, kaya kamyonunda bulunuyor. Çünkü yokuş inerken potansiyel enerjiyi ve o anda oluşmuş kinetik enerjiyi birleştirerek retarder vasıtasıyla lityum iyon bataryaları içerisine dolduruyorsunuz. Bu çok büyük bir avantaj. Ekskavatörde ise rejenerasyon kule dönüş sırasında yapılabiliyor. Kule dönüş motorundaki rejenerasyonu ancak minimal seviyede bir enerji olarak geri kazanabiliyorsunuz. Dolayısıyla lastikli bir modelde başlamasındaki mantık bu. Lastikli olarak hız kazanan ürünler, müşterilerin daha çok ilgisini çekiyor. Lityum iyon bataryaların kW saat maliyetleri oldukça düştü. Ona rağmen siz içten yanmalı bir ekskavatör aldığınızda 100 TL ise, yüzde 100 akülü ekskavatör aldığınızda aynı kapasitede 150 TL vermeniz lazım. Bu farkı indirmek uzun süre alabiliyor. Fakat kamyonda çok hızlı indirebiliyorsunuz. Bazı uygulamalarda, eğer malzeme yukarıda konkasör, aşağıda yukarıdan aşağı doğru kamyonla taşıyorsanız sıfır şarjla çalışıyorsunuz. Bu kapsamda yaklaşık 3 aydır 80 ton kamyon, uygun çalışma alanında sıfır şarj ve sıfır maliyetle çalışıyor.

İş makineleri gelecekte elektrikli mi, hidrojen mi olacak?

Elektrikli iş makineleri, şu an kaya kamyonundan hariç olarak küçük olanlara daha uygun. 100 kW civarında bir ekskavatöre 200 kW saat koyarsanız, o ortalamada 50 kW saatte çalışır. Yani 4 saat şarjsız gidebilirsiniz. Ekskavatör büyükse arka bölümün tümüne, yani arka ağırlığın olduğu yere demir fosfat koymanız gerekiyor. Bu durumun sonucunda maliyet ve ağırlık problemi yaşanabilir. Bu sebeple ekskavatörde bunun kullanılmasını mantıklı kılacak bir neden yok. Onun yerine büyük tonajlı makinelerde kablolu sistem kullanılıyor. Ama küçüklerde, özellikle mini ekskavatörlerden başlamak kaydıyla tüm üreticilerin 20 ton ekskavatör sınıfına kadar akülü ekskavatör çözümlerine gittiklerini görüyoruz. Akü ve hidrojen depolama kaynağıdır. Hidrojeni elde etmenin maliyeti, direkt elektriğin lityum olarak depolanmasından yaklaşık 3 kat daha pahalı. Bu yüzden hidrojen ile bu işi yapmanın maliyeti daha yüksek gibi görünüyor. Fakat büyük kW’ta teknik olarak hidrojene geçmek gerekecek. Çünkü hidrojenle çalışan motorda uygun transport yapılabiliyor. Hidrojeni direkt içten yanmalı motorlarda da yakabilirsiniz. Kimyasal bir reaksiyona sokup yakıt hücrelerinin içerisinde tepkimeye girerek, hidrojeni ayrıştırıp bir taraftan elektrik üretip bir taraftan egzozdan su çıkarabilirsiniz. Yani iki tipte de kullanabilirsiniz. Daha ileri teknoloji olarak da elektrikli motoruna direkt elektrik gönderip, egzozdan da sıfır emisyonla bu işi halledebiliriz. Yani bazı çözümlerde hidrojen, bazı çözümlerde ise lityum iyon öne çıkıyor diyebiliriz.

İş makinesi sektörünün geleceği nasıl olacak?

İş makinesi üretiminin içten yanmalı motorlarla devam edeceğini düşünmüyorum. Çünkü akaryakıt litre maliyetleri artmış durumda. Ayrıca artık egzoz emisyon normları, bir motor üreticisinin yatırım yapmayı istemeyeceği derece yüksek. Yani artık üreticiler Stage V’i, Stage VII yapmak istemiyorlar. Makineler artık yakıt üretim tesisi haline geldi. İçten yanmalı motorların yaklaşık 10 sene içinde yavaş yavaş devre dışı olacağına inanıyorum.

Otonom sürüş, gelecekte güvenlik açısından mı, operatör sorunundan mı kullanılacak?

Otonom sürüş, çağımızın getirdiği gereklilikler arasında yer alıyor. Teknoloji ilerledikçe bu alandaki yatırımlar daha ulaşılabilir oluyor. İş makinesi sektöründe de otonom sürüşe geçilecek. Bununla birlikte şantiyelerde filo yönetimi de öne çıkacak. Kendi kendine, operatörsüz giden araçlar bir arada olacak. Mesela ideal bir şantiye hayal edelim: Rüzgar santrali kurmuş bir iş insanıyız. Yanında güneş santrallerimiz de var. Bu alanlardan elektrik üretiyoruz. Elektriği konteyner lityum iyonlara aktarıp depoluyoruz. Ya da bir hidrojen tesisimiz var. Bunlarda enerjiyi depoluyoruz. Daha sonrasında sıfır maliyetle doğadan gelen enerjiyle birlikte bu iş makinelerini şantiyede off-grid dediğimiz, hatta hiç bağlanmadan, kendi içinde bir taş ocağı düşünün. Daha sonrasında bunları operatör kullanmadan yaptığımızı hayal edin. Otonom araçlarla işi yürütüyoruz. Ve bu otonom araçları da filo yönetimi sistemiyle sıfır riskle çalıştırıyoruz. Sektör, sıfır enerji, sıfır operatör ve sıfır kaza riski olacak şekilde faaliyet göstermeye yöneliyor. Bahsettiğim tüm bu konular çok kısa sürede bu sistem hayata geçirilecek.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

scroll to top